Süleyman Askeri Kimdir? Süleyman Askeri Biyografisi
Süleyman Askeri kimdir?, Süleyman Askeri kaç yaşında?, bu makalemizde sizlere Süleyman Askeri ile alakalı detaylı biyografi yazısını paylaştık. Yazımızda ayrıca Süleyman Askeri burcu nedir? Süleyman Askeri memleketi neresi? gibi cevapları da bulabilirsiniz.
Süleyman Askeri Biyografisi
Jön Türklerin göz bebeğiydi.Süleyman Askeri, 1884 yılında bugün Kosova’ya bağlı Prizren şehrinde doğmuştur. Babası Vehbi Paşa’dır. Annesi ise Güzide Hanım’dı. 1902 yılında Mekteb-i Harbiye’den, 5 Kasım 1905 tarihinde de Mekteb-i Erkân-ı Harbiye’den Mümtaz Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Selanik’teki Üçüncü Ordu’ya bağlı olarak Manastır’a atandı.
Süleyman Askeri, Manastır’da kaldığı günlerde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. II. Meşrutiyetin dinamiklerini oluşturan olaylarda etkin olarak yer aldı. 7 Temmuz 1908 tarihinde Şemsi Paşa’ya suikast düzenleyen Mülazım Atıf Efendi’yi korudu ve Jön Türkler Devrimene katıldı.
19 Nisan 1909 tarihinde Süleyman Askeri’nin de mensup olduğu 3. Ordu’ya ait birlikler, 13 Nisan 1909 tarihinde başlayan 31 Mart Vakası üzerine Mahmud Şevket Paşa önderliğinde İstanbul’a girdi. Derviş Vahdeti önderliğindeki başlayan 31 Mart Vakası bastırıldı.
Genç yaşına rağmen hızla gerçekleşen askeri yükselişinin ardından 1909 yılında kolağası rütbesine terfi eden Süleyman Askeri, jandarma birliklerini organize etmesi için Bağdat’a gönderildi.
Süleyman Askeri, Filibe’deki önemli ailelerden birine mensup olan Fadime Hanım ile evlendi. Fatma ve Dilek isimli iki kız çocuğu oldu. Kız kardeşi, Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün en eski arkadaşı olan Mehmet Nuri Conker ile evliydi.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde, 1911 yılında İtalya‘nın Trablusgarp‘a saldırması üzerine İtalyan işgaline karşı Trablusgarp’ın müdafaasında görev aldı. Jön Türkler kılık değiştirerek Mısır üzerinden, Trablusgarp’a geçerek müthiş bir direniş örgütlediler. Süleyman Askeri de imam kılığında Trablusgarp’a Mısır üzerinden gizlice geçmiştir. Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Ali Fethi Okyar, Eşref Sencer Kuşçubaşı, Yakub Cemil, Süleyman Askeri hep birlikte Bingazi’deki savaşlara katıldı. Süleyman Askeri, 21 Ağustos 1912’de Bingazi ve Havalisi Komutanlığı Kurmay Başkanlığına atandı.
1912 yılında Balkan Savaşları esnasında Trabzon Redif Tümeni Kurmay Başkanlığı görevine atandı. Enver Paşa’nın emriyle Batı Trakya’ya sızan 116 kişilik bir müfrezenin içinde bulunan Süleyman Askeri, Eşref Sencer Kuşçubaşı ile birlikte buradaki Bulgar çetelerini imha etti. 21 Temmuz 1913 tarihinde Edirne kurtarılarak yeniden vatan toprağı oldu. Daha sonra Süleyman Askeri 28 Ağustos 1913’de bir cumhuriyet ilan etti, devlet başkanlığını Salih Hoca’nın yaptığı Batı Trakya Türk Cumhuriyeti adındaki bu devlet 55 gün yaşayabildi.
Savaş sonrasında 31 Ağustos-25 Ekim 1913 tarihleri içerisinde Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti Erkân-ı Harbiye Reisi olarak görev yaptı. Ancak devletin; marşı, 6 bini Osmanlı askerinden toplamda yaklaşık 30 bin kişilik ordusu, ay yıldızlı yeşil beyaz bayrağı, Fransızca ve Türkçe yayın yapan gazetesi, hatta kendine ait pulu bile vardı. 20. asırda bir devletin, devlet olarak kabul edilebilmesi için, kendine ait pulun ve para biriminin olması gerekiyordu. 2 Ekim 1913’te Yunanlılar Dedeağaç’ı Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ne bıraktı. Bölgenin, Türk hakimiyetinde kalması için ilan edilen Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin marşını da devletin genelkurmay başkanlığını da üstlenen Süleyman Askeri Bey yazmıştır:
‘‘Ey Batı Trakyalı asil Türk çocuğu ne mutlu sana,
Sen hayat verdin kanınla millî kurtuluş savaşına.
Yüce kahramanlığın nakşedildi cihanın her yanına,
Selam duruyor milletler senin şu millî bayrağına.
Bastığın şu yerler senin şanlı şehitlerinle dolu.
Düşmanlar taciz edemez yüce kahramanların ruhunu.
Şanlı şehitlerin sarılmış kurtuluş bayrağına,
Bu ne ulvi şereftir gömülmek ecdad toprağına.
Yurtta hürriyetin, istiklalin rüzgarı esiyor,
Kahraman mücahitler şu pis esareti deviriyor.
Bu şanlı milli istiklal savaşından asla dönülmez!
Karşımıza çelik ordular da çıksa, bizi ürkütemez!
Biz, milli istiklal için Meriç’i, Karasu’yu aştık,
Bütün müstevlileri ezerek, yenerek hedefe ulaştık.
Balkanlarda şanlı bir cumhuriyet çığırını açtık,
İlk kez hürriyet meş’alesini biz yaktık.
Bu bayrak dalgalanacak, cumhuriyet yaşayacak!
Karşımızdaki düşmanlar bizden ürküp kaçacak!
Binlerce yıl hür yaşayan bir milletin torunlarıyız,
Şu steplerin kurdu, arslanı, göklerin kartalıyız.
Mücahitlerin hamlesi her daim fırtınalar andırır,
Savaşta heybetimizin dehşetinden düşmanlar bayılır.
Batı Trakya Cumhuriyeti yaşayacak, yaşayacak!
Terakkimizin karşısında milletler şaşıracak!
Ey şirin Batı Trakya!… İşte nihayet esaretten kurtuldun,
Ey düşmanlar!… Sanmayın savaşlardan bu millet yorgun.
Cumhuriyetin yüce bayrağı her an bu yurtta dalgalanacak,
Su bütün Batı Trakyalılar kıyamete kadar hür yaşayacak!”
Süleyman Askeri Bey
Piyade Kurmay Binbaşı
Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı
Dedeağaç, 3 Eylül 1913
Yunanistan, Bulgaristan’ın topraklarında kurulu bir Türk cumhuriyeti memnunken, Batılı devletler özellikle Rusya bu durumdan çok rahatsızdı. Osmanlı devletini, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti hususunda sıkıştıran Rusya, 29 Eylül 1913’te Bulgaristan ile Osmanlı içerisinde imzalanan İstanbul Anlaşması gereğince, Doğu Trakya Osmanlı’ya, Batı Trakya ise Bulgaristan’a bırakılıyordu. Böylelikle Batı Trakya Türk Cumhuriyeti feshedildi. Ancak, eldeki silahlar ve mermiler daha sonra kullanılmak üzere toprağa gömüldü.
25 Ekim 1913 tarihinde Batı Trakya’ya giren Bulgar birlikleri 30 Ekim’e kadar tüm Batı Trakya’yı işgal ederek kendi topraklarına kattı. İttihat ve Terakki hükümeti ise bu işgali içlerine sindiremedi. Batı Trakya’yı kurtarmak için I. Dünya Savaşı esnasında girişimlerde bulunmuştur. Hatta Enver Paşa, savaş boyunca Süleyman Askerî Bey’i Batı Trakya’da muhacirin müdürü olarak görevlendirdi
Bunu takip eden süreçte 10. Kolordu Kurmaylığına tayin edildi.
Trabzon Redif Tümeni Osmanlı İstihbarat faaliyetleri adına önemli bir konumda olan 13 Kasım 1913 tarihinde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa’nın yönetiminde de bulunan Süleyman Askeri, teşkilat içinde Enver Paşa’dan sonra ikinci adam oldu.
Enver Paşa’nın yakın arkadaşı olan Süleyman Askeri, Cemal Paşa’nın tarifi ile iyimser, biraz aceleci, atılgan bir idareci ve fedakâr bir subaydı. Kısa süren ömrüne bir çok başarı sığdıran Süleyman Askeri’nin kariyerinin en önemli evresi 1914-1915 senelerinda Irak’ta gerçekleştirdiği faaliyetler oldu.
İngilizlerin, 6 Kasım 1914’te Şattülarap’ta bulunan Fav kasabasına çıkması ile Irak Cephesi açıldı. Enver Paşa’nın emriyle görevlendirilen Süleyman Askeri’nin bu görevdeki ilk işi; gönüllü bir düzine subay ile, seçme erlerden Osmancık Taburu olarak anılan bir özel kuvvetler birliği oluşturmak oldu ve Süleyman Askeri Bey 13 Aralık 1914’te kaymakamlığa terfi ederek Basra Valiliği ve Basra Tümen Komutanlığına 10 gün sonra 23 Aralık 1914’ te de Irak ve Havalisi Komutanlığına tayin edildi. Ancak Trablusgarp’ta gösterdiği başarıyı hesap edilmeyen durumlar sebebiyle Irak’ta gösteremedi. 11 Nisan 1915’te İngilizler tarafından yapılan taarruz, Arabistanlı Lawrence lakaplı bir İngiliz ajanıyla birlikte hareket eden Mekke emiri Şerif Hüseyin ve Arap aşiretlerinin de İngilizlere desteğiyle gerçekleşince, Türk birlikleri fazlasıyla kayıp verdi. Verilen kaybın üzerine, kuvvetlerin geri çekilme önerileriyle karşılaşan Kurmay Yarbay Süleyman Askeri, yaralı haldeyken bindirildiği arabada 14 Nisan 1915 tarihinde kendini vurarak intihar etti.
Süleyman Askeri, 14 Nisan 1915 tarihinde 31 yaşında iken intihar ederek yaşamını kaybetti.
11 Mart 1915’te İngiliz-Hint süvarisine 300 kayıp verdirir. Ama kendisi de iki bacağından da gayet ağır şekilde yaralı olarak kurtuldu. Bağdat’a tedavi için götürülür, fakat sonucu bekleyemez. Tedavi bitmeden çıkar. Ata binemediği için askeri harekâtı, arabadan idare eder. İngilizleri Kurna kasabası önünde aylarca durdurdu. Şuaybe Muharebesi’nde savaşın iyice aleyhimize döndüğü bir anda yanındaki Arap aşiretlerine diye haykırmıştır
“Kadınların bile muharebesi etmesini beklediğim böyle müşkül ve hayati bir zamanda harbe seyirci kalmaktan utanmıyor musunuz? Köpekler bile yabancıları mahallelerine yaklaştırmazlar. Onlar kadar bile olamadınız”
Sonuç olarak Irak Cephesi’nde Şuaybe Muharebesi’nde komutası altındaki birlikler ile 14 Nisan 1915 tarihinde İngiliz Ordusu’na mağlup olmuştur. Güvendiği bazı Arap aşiretlerinin ihaneti ve yenilgi onun gibi bir vatanseveri bi hayli üzmüştür. Arabasına binip yola çıkılmak üzereyken bir silah sesi işitilmiş fakat silah gürültülerinin bol olduğu bir yerde bu hadise normal karşılanmıştır. Bir müddet sonra arabaya yaklaşıp, içeriye göz atanlar Süleyman Askeri Bey’i tabancası elinde ve ağzı kanlar içinde arabada cansız biçimde yatarken bulmuşlardır.
Kaynak:Biyografim.org